15 Aralık 2011 Perşembe

1- Merhaba Marv



Kendimi bildim bileli hep grubun biraz dışında kalandım. Bunu "Ben eziktim, ben yalnızdım!" olarak algılamayın. Aksine, bazı şeylerim çok abartılı düzeydeydi, diğerlerine göre. Bu etrafımda çok insan olmasını engellemese de, bazı şeyleri sahte kılıyordu sadece. Saçımın renginden, özgürlüğümden ve istediğimi alma hakkımdan başka hiçbir şeyi önemsemeyen bir imajım vardı. İnsanların büyük bir kısmının benden nefret etmesini, duygusu nefret boyutunda olmayanların da en azından dedikodumu yapmasını sağlamaya yetiyordu bu.. Ancak bunun yanı sıra çok okuyan, başarılı, beyin sahibi ve enteresandır kullanmasını bilen biri olmam, sanırım biraz dengeliyordu. Tek sorun, erkekler konusunda asla ciddi olmayışımdı. Kimseye vurulmadım demiyorum. Ardından köpekler gibi ağladığım bir sürü delikanlı oldu, evet utanmıyorum, bildiğiniz köpekler gibi ağladım. Ancak bu hareketlerimi değiştirmiyordu. Sadakat kelimesinden bihaber, sadece kendi keyfinde, bencil kadının tekiydim aşk mevzularında. Ve asla değişmeyeceğime dair sonsuz bir inancım vardı, içten içe bazen endişelenmemi sağlasa da.

Yurda yerleştiğimde, unutmaya çalıştığım biri vardı. Yaşadığım şehirden kurtulduğuma memnundum ve tek arzum bir an önce yeni düzene alışabilmekti. Odada üç kızdık. Selin, Pelin ve ben. Selin sarışın, son derece içine kapanık görünen ama eğlenceli bir kızdı. Pelin ise tam anlamıyla tikky diye tabir ettiğimiz kızlardandı. Son derece güzel olmasına rağmen daha da güzel olmak için 999 ayrı ürün kullanan kızlardan. Bense o yaşımı ufak bir gothic bebek olarak geçiriyordum. Birbirimizden çok farklı görünmemize rağmen, yanyanayken çok eğleniyorduk. Eh, sürekli yanyana olmamız da işleri kolaylaştırıyordu diyebilirim.



İlk haftalar okul, dersler, İstanbul'daki eski arkadaşlarla buluşmalar, kızlarla sabahlamalar ve internet ile geçti. Alışması zor bir rutin değildi, zevkli olduğu bile söylenebilir. İnternette çokça zaman geçirdiğim bir yabancı forum vardı. Türklerin de aktif olduğu forumlardan. Sürekli geyik yapan kendince bir grup oluşturmuştuk forum içerisinde. Gün içinde gelen 888 adet iltifat - tanışma talebi tarzı mesajlar da sanırım egomu kuvvetlendiriyordu ve şikayetçi değildim. Tüm bunlar benim için oldukça keyifli zaman öldürme ritüelleriydi. Derken bir gün çok sıkıldığım bir ara, bir mesaj geldi. Bir tanışma çabası olduğu belliydi ama çok sevimli, komik bir dille yazılmış bir mesajdı. Aylak zamanımda olduğumdan olsa gerek, cevapladım. Derken muhabbet uzadı, uzadı, uzadı, uzadı. Msn'e taşındı, orada da devam etti. Sabahın ilk ışıklarında yatağa yollanırken okula birkaç saatlik uykuyla gideceğim için pişman değildim.

Adına Marv diyeceğim. Benden üç yaş büyüktü. Çok eğlenceli bir adamdı. Ayrı şehirlerdeydik ama aramızdaki mesafe 2-3 saat kadar kısa bir süreydi. Konuşmalarımız her günümüzün rutini haline geldi. Keyifli bir arkadaştı. Ve bana tutulmuştu, tüm kalbiyle.

Bense hala aynıydım. Aşkla meşkle bir alakası yoktu gözümde durumun. Zaten kalbimi yeni ezmişlerdi ve bana önem veren adamlara tutulmak gibi bir alışkanlığım hiçbir zaman olmamıştı. Sadece varlığı bana iyi geliyordu. O kadar.

Birkaç hafta sonra, İstanbul'a geleceğini söyledi. Görüşme planları yapıldı. Cumartesi günü yanımda olacağı için son derece heyecanlıydı. Cumartesi günü yanımda olacak olması, umurumda bile değildi. Uzağımdayken de gülüp eğleniyordum işte, ne önemi vardı ki?

Cumartesi sabahı telefonun sesine uyandım. Marv arıyordu. Gelmişti belli ki. Telefonu sessize alıp uyumaya devam ettim. Uyandığımda bir sürü cevapsız arama ve mesaj vardı. Hiçbirine cevap verme gereği duymadan kahvaltı edip kızlarla film izledim. Yapacak şeyler tükendiğinde - ki akşam çoktan olmuştu- Marv'ı aradım.

- Victoria?
- Selam! Uyumuşum çokça. Görmedim telefonu da sessizde kalmış. Naber bakalım?
- İyiyim, İstanbul'dayım..
- Tamam, bir saat sonra Taksim'de buluşalım.

Telefonu kapatıp duşa girdim. Gecikecek olmak umurumda değildi. Bekletmek, yapmamam gereken şeyler listemde bir numaralı madde olmamıştı hiçbir zaman.

Ve bekleyeceğine dair şüphem yoktu.




Victoria






2 yorum: