26 Aralık 2011 Pazartesi

8 - Bir Yeni Mesajiniz Var!







Marv ile dolu dolu geçen iki günü detaylandırmadan tanımlayacağım, çok ama çok keyifliydi. Sabah yatağa getirdiği kahvaltılar, izlediğimiz filmler, bolca öpücük, bolca kahkaha.


Yurda döndüğümde bunları anı anına dinlemek için can atan bir kız grubuyla karşılaşmam şaşırtıcı değildi. Ben anlattıkça onlar çıldırdı keyiften. Marv ile sevgili olmak zorundaydım, bu adamı kaçıramazdım, heyetin kararı bu yöndeydi. "Bekleyelim görelim kızlar"dan başka bir savunma bulamadım. Bu onları bir süre oyalamaya, beni de düşünmeye yetecek zamanı sağlardı.


Bu esnada yurtta olup bitenler de enteresandı. Selin açıldıkça açılıyordu. Eski öğretmeniyle aktif bir seks hayatı vardı, bir yandan da çocukluk aşkıyla mesajlaşmaya başlamış, heyecandan etekleri zil çalarak dolanıyordu bütün gün. Bir kadın olarak özgürlüğünü eline almasının bu şekilde yaşamak anlamına gelmediğini anlatmak faydasız olacaktı. Kendi hayatı hakkında kendi kararlarını kendi versin istedim sanırım, ya da uğraşmaya değer görmedim, bilmiyorum. Eleştirilerimi kendime sakladım.


Pelin ise sayısız kahve seansından sonra kimle beraber olacağına karar vermişti. Kemalettin'e kapağı atmanın onu iyi bir yere taşıyacağına emindi. Adam bizden 8-10 yaş büyüktü. Çok zengindi. Evindeki her obje sipariş üzerine yapılmış, özel imalattı ve bunları anlatırken Pelin kendinden geçiyordu. Hayalindeki iş adamını bulmuştu. Ve bu Pelin'i alışık olmadığımız bir formatta izlememizin yolunu açtı. Yurtta erkek gibi oturup, delikanlı kız jargonuyla muhabbet eden, o çok eğlenceli kız telefonda "Kemooşuğğm" hitabını ve tüm cümlelerini bebek sesiyle dile getirdikçe aklımı yitirecek gibi hissediyordum. Yurtta Anadolu içen hatun, Marlboro alıyordu Kemalettin'le buluşacağı günler. Her şey hastalıklı bir dizi setinde gelişiyordu sanki, ben de "Herkesin kendi hayatı." kanununa sırtımı dayayarak arkadaşlığımı sürdürüyordum. Haftalar böyle geçti. Selin'in hızlı seks hayatı, Pelin'in abartılı Barbie bebek tavırları, Marv'la internette ve telefonda süren sohbetlerimiz ve yaklaşan sınavlar...


Hala sevgili olma konusuna çok yanaşmıyordum. Her şey güzeldi ve Marv'la aramdaki şeyin arkadaşlıktan farklı olacağı belliydi. Ama bir ilişki içine girmek nedense çok cazip gelmiyordu. Kapılarımı kimseye kapatmak istemiyordum sanırım. Ama acelem yoktu, zaman her şeyi belirleyecekti zaten. Kendimi zorlamanın ne anlamı vardı ki? Hayat fena ilerlemiyordu. Marv uzağımdayken de benim için yaşıyordu. Sabah uyanmam gereken saate alarmını kurup, beni arayarak güzel cümlelerle uyandırıyor, ağzımdan çıkan her şeyi hayat gayesi belirliyor, beğendiğimi duyduğu ne varsa alıp yurda gönderiyor, kısacası beni mutlu etmek için yapabileceği her şeyi yapıyordu. Kızlarla da zaman fena geçmiyordu. Eğer üçümüz de yurttaysak, bolca gülüyor, dedikoduyla, bakımla, filmlerle zamanımızı eğlenceli kılıyorduk. Hiçbir şey olmadığında da bolca kitabım, müziğim ve internetim vardı zaten. Zaman bir şekilde doluyordu.


Bir akşam, odada tek başıma zaman öldürürken Facebook'da bir yeni mesaj bildirimi gördüm. Kim olduğunu görmek için mesaj kutumu açtığımda, şaşkınlıktan birkaç saniye ekrana bakakaldım kımıldamadan.


Yıllardır dergilerde çizimlerini gördüğüm, sayfalarını kurcaladığım çizer B.B.'dandı mesaj.

"Sıkıcı bir akşam değil mi?"





***


Victoria

2 yorum:

  1. bahadır boysal.. oda iyi tabi.. :)

    YanıtlaSil
  2. spoiler vermek gibi olmasın ama, "orası tartışılır." ... :)

    YanıtlaSil