1 Şubat 2012 Çarşamba

21- Feel Like Shit




Yeni odam korkunçtu. Bütün o lüks yaşantı geride kalmıştı ve yerleri eski halıflekslerle kaplı, hiçbir şeyin sığmadığı, kıç kadar bir alanda üç kişi yaşamak zorunda olduğumuz bir odadaydım artık. Eski yurdumdaki saunayı, spor salonunu (kullanmasam da), şık mutfağı unutmam gerekiyordu. Artık bir kere bile yemek yemeyeceğim kötü bir yemekhane, sık sık kesilen bir internet ve tanımadığım bir dünya insan vardı. Bu yurttaki avantajlar, banyomuzun ortak değil de odalara ait olması (otelden bozma olduğunu söylemiştim yurdun değil mi?), eski yurttaki gibi temizlikçilerin sadece ortak alanları değil, odalarımızı da temizlemesi yani temizlikten sorumlu olmamamız ve yoklama kaydının aşağıdaki bir deftere imza atarak tutulması -yani odaya günaşırı gelen görevliler olmamasıydı. Hiçbir zaman kendimi ait hissedemedim yeni taşındığım yere. Sadece geçici bir süreliğine, mecburiyetten kaldığım bir otel gözüyle baktım. Yaza kadar dayanmak zorundaydım en kötüsüne bile. Yazın ikinci dönem de bittiğinde, ailemi eve çıkmak için ikna edecektim.



Odada benden başka iki kız daha vardı. Esra ve Şebnem. İki senedir beraber yaşıyorlardı aynı odada. Benim gelişim onlar için çok rahatsız edici bir durumdu. Aralarından su sızmıyordu ve odada bir yabancı istemiyorlardı. Haklıydılar. Selin ve Pelin ile aramızın çok iyi olduğu, odayı kimsenin tutmasına müsade etmediğimiz zamanları hatırladım. Ama arkadaş olmak zorunda değildik. Beni sevmelerini ummuyordum. Benden nefret bile edebilirlerdi, asla alışıp kabullenmeyebilirlerdi. Olsun. Umursamıyordum. Sadece uyumak istiyordum. Tüm bu yorgunluk, bana bir bunalım armağan etmişti. Berbat hissediyordum. Aileme hiçbir şey yansıtmak istemediğimden, paramı almadığımı söylememiştim. Maddi bir talepte bulunmayacaktım, zaten her ay fazlasıyla gönderiyorlardı. Yeni yurdun ilk ayki ödemesini yapabilmek için arkadaşlarımdan borç aldım. Cebimde çok komik bir para kaldı. Her gün sadece bir paket sigara alıyor, kahvaltı ve akşam yemeğini de simitle ya da tavuk dönerle idare etmeye çalışıyordum. 


Kızların ikisi de benden yaşça büyüktü. Şebnem duygusal açıdan sorunları olan bir kızdı. Derslerinde çok başarılıydı. Ama sürekli bunalıyor, içine kapanıyordu. Geçmişinde yaşadığı bazı tatsız olayların sonucuydu bu sebepsiz çöküşler. İleride yaşantısını bana anlattığında, onun adına çok üzüldüm. Sevimli bir kızdı. Bazen kısa da olsa muhabbet ediyorduk ve iyi bir his yaratıyordu.


Esra ise tam bir tikky idi. Çok güzel bir kızdı. Manken gibi derler ya hani, tam olarak öyle. Çok zengin bir aileden geliyordu, neden bu yurtta yaşadığını hiçbir zaman anlamadım. Çok güzel giyiniyor, sıkça tatillere gidiyor, kendine çok özen gösteriyordu. Şebnem'i çok sevdiğini görmek hiç zor değildi. Esra'da sevilecek pek bir şey göremiyordum ama ben. Çok içten pazarlıklı, kendini yüksekte gören ve herkese tepeden bakan bir hali vardı. 


İkinci gecemde Şebnem yurtta yoktu. Esra ile tanıştık. Çok sıcak davrandı. Birkaç saat muhabbet ettik. Bunun genel tavrı olduğunu sanmıştım ama hayır, sadece gelen kişiyi denediği, aklınca bir testti. Öğrenebildiği kadarını öğrenmek istiyordu, gülümseyen bir maskenin ardında sinsice ellerini ovuşturarak. Bunu ertesi gün gayet resmi şekilde selamlayıp beni yok saydığında fark ettim. Cehennemin dibine kadar yolu vardı. Şebnem'le tanışmamız kısa ve öz oldu. Yapay bir samimiyet sunmaması güzeldi. Birkaç gün sonra Şebnem'in içindeki iyiliği görmeye başladım. Paramın olmadığını ve neredeyse hiç beslenmediğimi fark etmişti. Sabahları ben uyanmadan yiyebileceğinin iki üç katı şeyle odaya geliyor, uyandığımda bitiremediğini, ziyan olmasını istemediğini söyleyip benimle paylaşmak istiyordu elini bile sürmediği porsiyonları. Başta utandım, önceden düştüğüm bir durum değildi ama gerçekten zor durumdaydım, üstelik bu kadar kibarca, çaktırmamaya çalışarak yardım eden birinin teklifini reddetmek hoş olmazdı. Böylelikle öğünlerimin çoğunu Şebnem'in desteğiyle atlattım. Zaten yemek ve sigara dışında hiçbir masrafım yoktu. Zira yurttan dışarı çıkmıyordum. Sürekli odadaydım. Uyuyor, bir şeyler izliyor, bir şeyler okuyor, beynimi uyuşturmaya çalışıyordum. Tek başıma olduğum saatler genelde ağlama nöbetlerimle süsleniyordu. İyi değildim ve bunun ne kadar süreceğini bilmiyordum...

...

Victoria


7 yorum:

  1. şebnemi sevdim. inşallah daha sonra onunla da papaz olmadın ya :))

    YanıtlaSil
  2. Bide resim deki ağlayan kız çok tatlıymış ayy kıyamam ona :( gerçekten güzel ve uygun resimler seçiyorsunuz

    YanıtlaSil
  3. :)

    Şu aralar çok sıkışığım, en kısa zamanda yeni bir part eklemeye çalışacağım.. Yorumlar için teşekkür ederim ^^

    YanıtlaSil
  4. Dibe ulaştım dediğin kısım burası mı? Yoksa daha kötüleri de mi var?

    Ya da bir anda her şey mucizevi bir şekilde iyiye gitmeye mi başladı?

    YanıtlaSil
  5. Tüm bunlar sadece birkaç yıl sonra geçireceğim tüm o berbat anların trailer'i niteliğinde aslında. Ufak ufak yoranlar...

    YanıtlaSil
  6. esrayı benim elime verir misin ? öylelerini çok adam ettim ben !

    YanıtlaSil